istanbula özlemim arattırdı,bulduklarım...
İnanıyorum ki,
İstanbul’a ya bir şeylerden kaçarak varılır
ya da gün gelir ondan
kaçılır.
Elif Şafak
İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Evin içinde bir oda, odada İstanbul..
Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul..
Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı..
Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul..
Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm..
Çekmeye başladı, oltada İstanbul..
Bu ne biçim su, bu nasıl şehir ??
Şişede İstanbul, masada İstanbul..
Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık !!
Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul..
İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım..
Nereye gidersen git, orada İstanbul..
ümit yaşar oğuzcan
yer ile yeksan, ıslak saçlı, kem gözlü
kavim göçlerinden bu yana ağlayan
ve durmadan cep kanyağı yakıcılığında
ezgiler çalan, çaldıran, yakalatan
adı bende gizli bir kadındı istanbul..
yılmaz erdoğan
ulan İstanbul sen misin
senin ellerin mi bu eller
ulan bu gemiler senin gemilerin mi
minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında
liman liman götüren
ulan bu mazut tüküren bu dövmeli gemiler senin mi
akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar
neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor
antenlerinden
neden
peki İstanbul ya ben
ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy
gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu Abbas
ya benim kahrım
ya senin ağrın
ağır kabaranlarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın çaresiz zehirler kusan çılgın bir yılan gibi
burgu burgu içime boşalttığın
o senin ağrın
o senin
eğer sen yine İstanbulsan
yanılmıyorsam
koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim
Sicilyalı balıkçılara Marsilyalı dok işçilerine
satır satır okumak istediğim
sen
eğer yine İstanbulsan
eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim
ulan yine sen kazandın İstanbul
sen kazandın ben yenildim
kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar
yine emrindeyim
ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa
parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam
hiçbir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa
yanılmıyorsam
sen eğer yine İstanbulsan
senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar
gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan
bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir
ulan bunu sen de bilirsin İstanbul
kaç kere yazdım kimbilir
kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken
1949 Eylülünde birader mırç ve ben
sokaklarında mohikanlar gibi ateşler yaktık
sana taptık ulan
unuttun mu
sana taptık
Attila İlhan
boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul
bekle bizi
büyük ve sakin süleymaniyenle bekle
parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla
mavi denizlerine yaslanmış
beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle
ve bir kuruşa yenihayat satan
tophanenin karanlık sokaklarında
koyunkoyuna yatan
kirli çocuklarınla bekle bizi
bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
bekle dinamiti tarihin
bekle yumruklarımız
haramilerin saltanıtını yıksın
bekle o günler gelsin istanbul bekle
sen bize lâyıksın...
vedat türkali
“Bir kez yağmur yağmaya görsün bu şehirde Bir rüzgar esmeye görsün sokaklarından İstanbul
Gönül ufuklarımızda alvler tutuşur
Süt beyaz sevgilerimizden iri güller açar
Tutup üç milyar insanın burunlarından gezdiriyoruz
Bir kez yağmur yağmaya görsün bu şehirde
-Şimşekler çakıyoruz-
İstiklal Caddesinde neon lambaları yanar
Neon lambalarındaki renkleri çaldık bir gece
Sazımıza takıp gerdik ebemkuşağına inat
Kırk gün kır gece şarkılar besteledik bayram havalarından
Kırk gün kır gece Galata köprüsünden geçtik
Bitiremedik
Şarap yüklü gemiler geçer denizlerinden
Sarhoş direkleri usul usul gökyüzünü yırtar
Şangur şungur yıldızlar boşalır üstümüze
Çıngıraklar çalar beş duyunuzun peşinde çıngıraklar
Seferber olur tekmil duygularımız
Çıldırırdık...
Hele gecelerin yok mu?İstanbul’um gecelerin
Bir pelerin gibi sırtımıza alıp karanlıkları
Ak köpüklü atlarına binip masmavi boğazın
Dudaklarımızda sevda türküleri
Cümbüşlü kıyılarında eriyip kaybolduğumuz
Bir rüyadan uyanırcasına yorgun düşüyoruz
Gözlerimiz çapak çapak mutluluktan
Meğersem sabah olmuş İstanbul’um gündüz olmuş
Sımsıcak güneşin öper alınlarımızdan
Kıyısıya yaşamaların en güzelini sende tattık
Delinmiş bir kez ömür tasımız varsın delinsin
Bir aynalardır kalleş çıkan dostluğumuza neylersin
Aynalar aynalar alıp başınızı gitseniz
X
Sofular gibiydik camilerinde İstanbul
En iri tesbihler bizim parmaklarımızda şakırdardı
Tanrıya en yakın bir yerde bizdik diz çöken
Oysa yine bizdik en son çıkan meyhanelerden
Avuçlarımızda avuçlarımızla kaynaşır kadehler
Bir türlü bırakamazdık
Isındıkça ısınır dudaklarımız ellerimiz-ayaklarımız
Geceyle gündüz arasında ezilen bir tarafımız vardı
Anlayamazdık
Adınla başlar en güzel öyküleri anılarımızın
Adınla tatlanır dilimiz
İstanbul
Meyhane meyhane cami cami sevdiğimiz
X
Altın kulelerini birbirine ekledik bir gece
Üstüne çıkıp soluk soluğa kaldığımız
İpekli bir atkıymış gibi bulutlarını
Boynumuza doladığımız
Seni bir kuş bakışında bir daha bir daha seviyoruz
İri bir göz gibisin kara mı kara sürmeli
Akında zenginler oturmuş karanda biz
Ne çıkar ne çıkar İstanbul’um
Gözbebeklerindeyiz.
Bir beşinci mevsimi aratmaz mevsimlerin
Mevsimler ki cömerttir avuçları
Mevsimler ki dört kız kardeşe benzerler bildiğimiz
Mevsimler ki tutup birer birer gögüslerinden emdiğimiz
X
Beynimizi tüketmiştik işin kötüsü
Beynimizi çoktan tüketmiştik
Kafatasımızın boşluğunda şehirler koşuyordu
Şehirler arasında İstanbul koşuyordu
İstanbul’a karşı Paris
İstanbul’a karşı Newyork
İstanbul’a karşı Lizbon, Roma, Şanghay
Bütün servetimizi İstanbul’a yatırmıştık umutluyduk
Bire karşı on
On’a karşı yüz
Yüz’e karşı hayatımızı koyuyorduk
Taş kesilmiş göz bebeklerimiz oyuklarında
Taş kesilmiş ellerimiz-ayaklarımız
Kalbimiz birer saatli bombaymış gibi koltuğumuzun altında
İstanbul için yazılmış bütün şiirleri okuyorduk
Yorgunduk yoksulduk açtık
Eğer bu yağmur olmasaydı eğer bu rüzgar olmasaydı
Eğer bu geceler olmasaydı
Sen olmasaydın eğer İstanbul
Bir koç gibi toslayan zamanı avuçlarımızla durdururduk
Güneş lambasını yakıyordu ufukta
Bir de bakıyoruz en önde İstanbul
Biz kazanıyorduk
X
Aradan aylar geçti İstanbul’um yıllar geçti
Biz bildiğin çocuklar değiliz artık bak
Yine o yağmurlu günlerini özlüyoruz arıyoruz
Ki farkedilmesin gözyaşlarımız yanaklarımızda
Ağlıyoruz....”
Ayhan KIRDAR
KREMALI TART KEK
9 yıl önce