29 Ağustos 2008 Cuma

saklıkentim


insana yalnızlığını daha bi hatırlatan dostları olur mu hiç.her konuşmasında dünyanın daha da yaşanılası olmadığı imgesini kazıyan içine.çevresinde edinmeye çalıştığı küçük mutlulukların sahteliğini mezar kazıcılığı titizliğiyle gün yüzüne çıkaran.ama her haliyle ne atılan ne satılan,orda biyerlerde hep saklanan dostu olmuşmudur insanın.benim oldu.orda içerimde biyerlerde sakladım onları ömrümün yazından,kışından,ayazından.o beni en yalnız kışlara terketse de ben adını sakladım kapanan yollardan,bitmeyen uzaklardan,geçmeyen yıllardan.eline geçen çeri çöpü bile atamayan biri olarak kimse beklemezdi benden heralde dost diye etiketlenmiş dosyaları atmamı.atamadım.isimler kazınırken ömür defterime,hiçbirini silmedim ben,belki çok nadir defalar üzerini çizdim,ama hatıralarımı katletmedim,silmedim.pişmanlıklar yaşar insan elbet yılları yaşadıkça ve yaşlandıkça,ama ben sözlerimin kölesi etmedim kendimi.o zaman gurur duydum kendimle belki ilk defa.evet söylenebilir birşeyler,söz ağızdan,elden belki çok düşünülse de hatalı çıkabilir veya sonuçlarına katlanılamayacak iken bi gazla sarfedilmiş olabilir.ama hal olduğu anda kaderdir,ne peşinden gidilir ne inkar edilir.sadece kainata hediye edilmiş önü ve ardı olmayan bi söz kütlesi olarak varlığını idame ettirir.öbür aleme bu alemden bi kayıttır sadece,bi kulun bi hali'nin kanıtı.sahibül nefs dışında kimseye yaramayan,ondan başkası için anlam taşımayan...

bi akşam vakti,oturur düşünürsün,bi tek dost kapımı çalmaz bari ses verse diye beklerken...bunca dost etiketli dosyam varken benim ömür kütüphanemde,bunca isim varken kalp duvarlarıma dua diye çalınan,yenilerin dosyalarına bile yerim var iken raflarımda ve eskilerin tozlanmasına asla müsade etmezken,nerde yanlış yapıyorum da yine hep yalnızlık yazılarında geçiyor dost kelimesi niyaz makamında.....

16 Ağustos 2008 Cumartesi

yeni bir sayfa





bembeyaz bir sayfa ver bana bu gece.kirlerinden arınmış,kurşun kalemin el lekeleri silinmiş.bembeyaz sayfa,geçmişe dair ne varsa üzerine rahmet perdeni örttüğün.bu gece,senin kapına gelen milyonlarla birlikte kapına doğru yürüyorum,garip ne getirebilir sana,ancak bi kağıt,ancak bomboş söylenmiş kelimeler,amel olmaktan uzak.kirli,paslı,yazıları birbirine bulaşmış,satır süsleri eskimiş.temizle diye,merhametinin milyarlara yettiği azametiyle,bana da bi parça lutfet diye.bana bembeyaz bi sayfa ver bu gece ne olur,ve ona kılavuzum olacak güzellikler yaz,yaz ki yolunu kaybetmiş bu garip,yazmayı bilmeyen çocuklar gibi üzerinden gitsin.

ey yerlerin ve göklerin sahibi ve ey karıncanın ayak sesine bile kulak veren,senin hoşlanmayacağını bildiğim bohçalarımı yine sana,senin kapına getirdim.çünkü başka kapı yok senden merhametli.affının sağanak sağanak yağdığı gece,benim kirlerime de düşsün istiyorum damlalarından bir katre,hem öyle düşsün ki benimle beraber kalbimin kapılarında sabahlayan tüm isimlerin kirlerini de yıkasın.yıkarsın biliyorum,çünkü sen bizi temizlemek için sebepler yaradansın.ama ben sadece temizlemeni istemiyorum ,kader denen bize verdiğin cüzi aklımızın yetemediği mucizeni yazdığın bu gece,bu kutlu gece,hakkımızda razı olacağın şeyleri yazmanı istiyorum.bu cahil, aklından geçen ama daha burnunun ucunu görmekten aciz kulunun isteklerini hayır perdenden süzüp kabul etmeni dileniyorum.herşeyden önce mesleğim adına istediklerim var,sonra ruh dünyam adına.ama hepsinin içinde,önünde,arkasında aynı dipnot."senin razı olacağın şekilde..."hem öyle ki razı olduğun sonuçlara da şükreden olmayı nasip eyle.

yalnızlık sana mahsus allahım,kimseyi yalnızlıkla imtihan etme,ama yalnızlığımıza hasret bırakacak kalabalıklar da verme bize.hayırlı dostluklar yaz defterimize,sevdiklerinden yol arkadaşları.senin rızan için yaşıyor olduğumuzu unutturmayacak,hatırlatacak dostlar,trafik lambası gibi uyaracak,el feneri gibi yolumuzu aydınlatacak,çünkü şu garip hayatta en çok ona ihtiyaç duyacağa benziyoruz.ve sahip olduklarımızı da rahmetinle muhafaza et,ayırma bizden.

senin adını başka ülkelerde de söyleme şerefini de nasip et bize,başka dillerde de dillendirmeyi duaları.sonra veren el olmayı nasip et,hem öyle ki verirken acaba diye düşünmeyen.olmayanı,kimsesizi,çaresizi gözeten olmayı nasip et.kalp kırmaktan ömür billah sana sığındım,sen yazma böyle bir günahı kaderime.

senin merhametine muhtacız elbet,merhametinin aynalarının kol gezdiği huzurlu aileler kurmayı nasip et,kapına gelmekten bıkmamış,ümit ve korku arasında sana koşan insanlarla dolu aileler,nesiller.

doğru yol tektir,şimdi türlü çizgilerle bölmeye çalıştıkları ,ve adına doğru dedikleri yollara sapmadan,hakka girmeden,haram yemeden,suizanlara sebep olmadan bir hayat yaşat bize.insanların bizden emin oldukları bir hayat yaşat ki taşıdığımız alt kimlikle dinini kirletmeyelim.

ve böyle uzayacak duaların listesinde herşeyden önemlisi defalarca çamura batıp defalarca çıkan cahil kullarınız biz.özür dileyip,pişman olup ilk fırsatta yine üstünü kirletecek şımarık çocuklarız.sevdiğin kullar olmayı nasip et ki kızsan da eteklerine gelelim yine ağlaya ağlaya.affedeceğinden emin olarak...

herkes sana getiriyor birşeyler bu gece,secdelerini,rukularını,
tekbirlerini,dualarını.benimki de bu,ibadetim de bu,bütün sermayem bukadarcık.kara bi kağıt,bikaç süslü söz.hepsini silmeni ve yeni bembeyaz bir sayfa vermeni umarak.çünkü sen merhametin sahibisin...

13 Ağustos 2008 Çarşamba

en sonunda şifayı kaptım.başımı o koltuktan o koltuğa yaslayıp duruyorum dünden beri.hasta iken evde yalnız olmak da garip bi duyguymuş,bunu da tattık...

7 Ağustos 2008 Perşembe

kul'dan o'na


kalbimin kapılarında sabahlayan isme ve sabahladığım gecelere and olsun ki sen benimlesin rabbim.değil mi ki ben kalbimde isimler taşıyabiliyor,kapında bi hüzünle ağlayabiliyorum.değil mi ki dert dert diye inliyorum,terketmedin beni biliyorum.sevgi örterken her bir lekesini insanın,her bir hatayı gölgelerken acizane haliyle,senin sevişini tahayyül bile edemiyorum.senin sevdiğin olmayı diliyorum o vakit.tahayyül bile edemediğim sevişinin engin merhametine sığınmak istiyorum.bütün hatalarımı örtsün,bütün günahlarımı bana bile unutturarak affetsin diye.senin sevişine sığınmak istiyorum,dünyadaki tüm aşklardan daha çok merhamet vadeden,daha çok korunma sunan,daha tutarlı,daha karşılıklı,daha kendini koruma gereksinimi ihtiva etmeyen,daha güvenli...zerresini indirdiğin yeryüzünde,zerresinin zerresini aksettirdiğin kulunun kalbine bile sığamayan,tarifi mümkün olmayan kutlu duygunun aslına talip olmak istiyorum.senin tarafından sevilmeyi diliyorum ey rabb.zerresinin zerresi bile sevileni sarıp sarmalayan,koruyup kollayan,hataları aşkla sıvayan,yırtıkları sevgiyle yamayan,sevilenin peşi sıra dua dua dolanan o kutlu duygunun senden gelenine talip olmak istiyorum.senin kulun olarak,senin "sevdiğin" kul olmayı istiyorum.sevdiğin olmaya kabul et beni...

4 Ağustos 2008 Pazartesi

kendime yalanlarım


kendime acıyorum,hala kendimi biyerlere sürüklemeye çalışmama acıyorum.bu benim tanıdığım ben olamam diyorum,olmamalıyım.içimde deli gibi dolmuş bi gözyaşı varken,bi anda onu kaybettiğime inanamıyorum.kalbim acıyor,ne sıkıştırır gibi ne bıçak saplanır gibi kayda değer..kalbim ağrıyor sadece benim için anlam ifade edecek keskinlikte ve sürekte.sabır çekiyorum,kimseler görmüyor,sabır çekiyorum günlere çektiğimi sanarak,kavgalara,seslere çektiğimi sanarak...kendime sabır çekiyorum,kendim bile bilmiyorum.her türlü terkedilmelerin gölgesinde,canım burnuma kadar yanarken,dışıma akmayıp içime yol bulan yaşlardan oluklar oluşturuyorum,kimselerin görmeyeceği oluklar.bana ihtiyacı olan kaç kimse var şu dünyada,benim ihtiyacım olan kaç kimse.yalanların dik alalarını söylerken kendim dahil her bir kimseye,kendine yalan söyleyen insanları eleştirerek felsefe yaptığımı sanıyorum.ben binlerce sessiz hakaret yağdırdığım bir günde,herşeyden herkesten çok kendime hakaretler ediyorum.bir kendime gücüm yetiyor çünkü.ölmek istiyorum rab izin vermiyor,konuşmak istiyorum onur kelepçeliyor.her yanımda sınırlar,her yanımda sınırsızlıklar.her yanım çaresiz bir kuyu.adıyaman türküsünü dinliyorum binlerce kez,99 yareme bir daha katma peşinde koşma gayretime acıyarak bakarken...

hayatta insan en çok kendiyle kavga edermiş meğer,en çok kendini yaralar ama en az kendinden özür dilermiş.en çok kendi kendini kanatır,en az kendi kendini sararmış.en büyük yalanları kendine söyler,yalan söylemediği yalanına da kendini bir güzel inandırırmış.kendi olmak puslu bir maceraymış...