
insana yalnızlığını daha bi hatırlatan dostları olur mu hiç.her konuşmasında dünyanın daha da yaşanılası olmadığı imgesini kazıyan içine.çevresinde edinmeye çalıştığı küçük mutlulukların sahteliğini mezar kazıcılığı titizliğiyle gün yüzüne çıkaran.ama her haliyle ne atılan ne satılan,orda biyerlerde hep saklanan dostu olmuşmudur insanın.benim oldu.orda içerimde biyerlerde sakladım onları ömrümün yazından,kışından,ayazından.o beni en yalnız kışlara terketse de ben adını sakladım kapanan yollardan,bitmeyen uzaklardan,geçmeyen yıllardan.eline geçen çeri çöpü bile atamayan biri olarak kimse beklemezdi benden heralde dost diye etiketlenmiş dosyaları atmamı.atamadım.isimler kazınırken ömür defterime,hiçbirini silmedim ben,belki çok nadir defalar üzerini çizdim,ama hatıralarımı katletmedim,silmedim.pişmanlıklar yaşar insan elbet yılları yaşadıkça ve yaşlandıkça,ama ben sözlerimin kölesi etmedim kendimi.o zaman gurur duydum kendimle belki ilk defa.evet söylenebilir birşeyler,söz ağızdan,elden belki çok düşünülse de hatalı çıkabilir veya sonuçlarına katlanılamayacak iken bi gazla sarfedilmiş olabilir.ama hal olduğu anda kaderdir,ne peşinden gidilir ne inkar edilir.sadece kainata hediye edilmiş önü ve ardı olmayan bi söz kütlesi olarak varlığını idame ettirir.öbür aleme bu alemden bi kayıttır sadece,bi kulun bi hali'nin kanıtı.sahibül nefs dışında kimseye yaramayan,ondan başkası için anlam taşımayan...
bi akşam vakti,oturur düşünürsün,bi tek dost kapımı çalmaz bari ses verse diye beklerken...bunca dost etiketli dosyam varken benim ömür kütüphanemde,bunca isim varken kalp duvarlarıma dua diye çalınan,yenilerin dosyalarına bile yerim var iken raflarımda ve eskilerin tozlanmasına asla müsade etmezken,nerde yanlış yapıyorum da yine hep yalnızlık yazılarında geçiyor dost kelimesi niyaz makamında.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder