23 Ekim 2008 Perşembe

pişmanlığım


sürprizlerle dolmuş keseden,
bana düşen beklemek.
bi vakit var çünkü biliyorum.
ama şimdi değil demek.
üzgünüm elbet,hangi insan üzülmez.
geldiğim noktaya bakınca hatta,
değil sadece üzgün,
pişmanım.
söylemesi en zor lafım:
pişmanlığım.
ama "kader"de koklamak varmış bunları da.
kaderde durmak varmış,koşmadan duramayan benim için,
durmak ve alkışlamak varmış uzaktan dostalarımı.
onların sevincini paylaşamamak varmış,
hissettiğim hüznün gölgesinde.
ama bana düşen beklemek.
bi vakit var çünkü biliyorum.
işte o vakit aklayamıyorum geçmişimi.
hep duvarlarla sarılıyor savunmalarım.
değil hissedilene,hissettiğine düşman kesiliyor insan.
bi söylenmemiş söz kalıyor ellerimde,
hiç söylenmiyecek söz
biriktiriyorum biriktirdiklerimle..
"pişmanlık" kulluksa eğer,
bir ona şükrediyorum.
kul olduğumu hissediyorum.
ama bana düşen beklemek.
bi vakit var çünkü biliyorum...

21 Ekim 2008 Salı

boş kuyularım ve kitaplarım...




yorgun düşen bedenimi,zamanın kollarında dinlendiriyorum.her anı kayda değer yaşanılan zamanları kokladıktan sonra,ömür ömür gibi anlam kazandıktan sonra,insan beyni ordan oraya koşmaktan düşünmeye zaman bulamadıktan sonra,ama aynı insan ruhu o yoğunluklar arasına bile en küçük bi durmada içine yeni taşlar atmaya çalıştıktan sonra "boş"kuyuların...gözlerimi herkes gibi uykularda avutmak şimdilerde payıma düşen,çokşükür.karmaşa,kargaşa,hastalarım,sözler,ambulans,gebe,yanık,ilaçlar,ilaçlar,ilaçlar...
hayatım bunlar.ve şimdilerde bu karmaşamın arasına sıkıştırmaya çalıştığım kitaplarım.koynunda yıllarımı dinlendirdiğim,bin bir derdimi dillendirdiğim,hüzünlerimden bile bilgiler emdiğim kitaplarım.yine kollarına geldim senin,nice hasretliklerden sonra.yine dizlerimi kırıp rahlene,senden öğrenmeye geldim unuttuklarımı.bir sevda peşinde yollara savurduklarımı.toplamaya geldim eteklerinden ilmimi,geri almaya geldim sana verdiklerimi...

9 Ekim 2008 Perşembe

hali pür melalim:)


bir sabah uyanırsın uykularından,yaşamışlığına,ardına bakarsın.şaşar kalırsın...nasıl anlar geçirmiş,nelerle kalbini paramparça etmişliğine inanamazsın.her an,o anda kalmıştır.sabır dediğin,feryat figan ettiğin ya rabbin merhametini öyle celbetmiştir ki,onun çözümleri için zaman kavramı kalmamıştır.yahut bilmediğin hangi dostun rabbinin nazlı kuludur da,adına yapmış olduğu dua kabul olmuştur.ve kayıt düşmek istersin gecelere,günlere,hecelere..kalp dediğin et parçası parçalanmaya görsün bi kere,canın yanmaya görsün en derinden,geçmez sanma hiçbir vakit.geçer hem de öyle bi geçer ki,bi sabah kalkar acını yerinde bulamazsın.bi yorgunluk kalmıştır ondan geriye sadece,gözlerinde gözyaşı bezlerin ve kalbin fazla mesai ertesi yorgundur,o kadar...artık gün hayatı planlama günüdür,kaldığın yerden belki biraz geriden.eline bi süpürge alır,önce bir bir kırıkları süpürürsün,garip ve yorgun ama huzurlu bi hüznün gölgesinde.bir yandan süpürürken tozlarını,yaşanmış veyahut yaşanmamışların artıklarını,bi yandan telaşı başlamıştır yeni dekorun.hayatın öncelikleri belirlenir,yutkunmak ve nefes almak herhangi bişey olmaya başladığında.kolaydır artık plan yapmak,ideallerini sıralamak,sımsıkı tutunmak işine gücüne.bi gece de böylece sabaha kavuşmaya başlamıştır işte,karanlığında yaşadıkların sadece sana kalır,konuşmak,anlatmak,anmak istemezsin.taa içerde biyerlere gömmek istersin.kalp dediğin o etten evin gideri yoktur malesef,süpürür süpürür derin odacıkların birine gömersin.şimdilik görmemek yeter,zamanla görsen bile üzülmemeyi öğrenirsin...rabbin çözümlerini hayretle ve minnetle tefekkür edersin..

7 Ekim 2008 Salı

AZ KALDI

HER GECENİN BİR SABAHI VAR,HER DÜŞMELER,HER DİBE VURMALAR KALKIŞIN YAKIN OLDUĞUNUN SİNYALLERİ,BİLİRİM...BEN BU BEDENDE OLDUKÇA,KÜLLERİMDEN YENİDEN DOĞABİLİRİM.İBRAHİM GİBİ,YİTİP GİDEN,İSTER GÜNEŞİM OLSUN,İSTER AY,GİDEN OLDUKÇA,BİTEN OLDUKÇA RAB OLAMAZ BİLİRİM.HER YOLUMDA,HER ULAŞILMAZDA,HİÇBİR DOSTUN TELEFONU ÇEKMEZ,HERBİRİ MSN DE GÖZÜKMEZSE BİLE,TELEFONU 7 24 AÇIK OLAN,ULAŞILMASI AN KADAR ÇABUK OLAN SAHİBİMİ BİLMELİYİM.ŞIMARIKLIĞIM İÇİN ONDAN ÖZÜR DİLEMELİ,KENDİMİ AFFETTİRMELİYİM.BİRAZ ZAMAN,BİRAZ SABIR,HAYAT ÇİLE,SABIR İLMEK..BANA VERİLMİŞSE,O'NDAN GELMİŞSE,BENİ O'NSUZLUKLA BİLE İMTİHAN ETMİŞSE,KENDİNDEN MAHRUM YAŞAMANIN KIRINTILARINI TATTIRIP,NE HALE GELDİĞİMİ ÖZBENİME GÖSTERMİŞSE,BENİ HAM İKEN PİŞİRİP SONRA ATEŞLERDE YAKMIŞ İSE VE HİKMETLERİNDEN DE SUAL OLUNMUYORSA...NE DENİR:


SES DEMİR,SU DEMİR VE EKMEK DEMİR
İSTERSEN DEMİRDE MÜHALİ KEMİR
NE GELİR Kİ ELDEN,KADER BU EMİR...


KADER SORGULANMAZ,AMA YAŞAMAYAN ANLAMAZ.AZ KALDI BİLİYORUM,ÇÜNKÜ RAB KALDIRAMAYACAĞINI VERMEZ,VE BEN KALDIRAMIYORUM.HER HALİM İÇİN O'NDAN BİNLERCE KEZ ÖZÜR DİLİYORUM.


Lugat, bir isim ver bana halimden;
Herkesin bildiği dilden bir isim!
Eski esvaplarım, tutun elimden;
Aynalar söyleyin bana, ben kimim?

Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!

Kaçır beni ahenk, al beni birlik;
Artık barınamam gölge varlıkta.
Ver cüceye, onun olsun şairlik,
Şimdi gözüm, büyük sanatkarlıkta

6 Ekim 2008 Pazartesi

sivas otogarı


sivas otogarında,gecenin bi yarısında,hüznümü dağıttığım yollardan arta kalanımı sundum bi dostun kucağına.durdum onda,dindim onda,elimde ayağımda ne kadar hüzün varsa önüne serdim.soğuk bi otogar olmaktan çıktı o vakit o yerleşim benim için,saat gece yarısı olmaktan çıktı,karşımda oturan herhangi biri olmaktan çıktı...yalnızdım ,yıpranmıştım,yanaklarımda tuzları vardı gözlerimden erittiğim aşkların,kalbimde ağırlığı vardı binbir türlü ayrılıkların.nevrozdan psikoza doğru devretmeye başlayan hali pür melalimi dökebileceğim bi dost göndermişti ya bana yaradan,hem de hiç ummadığım bi yerden,sivas otogarından...döktüm içimdeki bütün eyüp yaralarımı,kurt bağlamış,kokuşmuş,anlatılamamış,yarım kalmışlıklarımı.saçmalıklarımı döktüm dostumun avuçlarına,benimle ağlayan benimle gülen yanlarımı döktüm o na.ağırlığımı-hani eskimiş bi bavul misali kendim taşıycam diye inat ederek,yere bırakmayan cahil adam misali yollar boyu,kentler boyu gezdirdiğim-bir kısmını bıraktım ona.anladı mı beni bilmiyorum,anlaşılmak dediğin zaten üç beş laf...hangi dert anlaşılabilir ki aynı zamanı paylaşmadıkça,aynı hüzün aynı dönemde yaşanmadıkça..tahayyül edebildi halimi onu biliyorum,bu bile yetti bana..gece yarısında,sivas otogarında bırakıp dindiğim huzurlu dostumu,koca bi kargaşaya,kalabalık bi yalnızlığa attım kendimi,susar sanıyordum içimdeki zırıldayan çocuk,duyulmaz olur sanıyordum kalbimin sesleri davullar,horonlar arasında.bilmiyordum ki dışardaki ses arttıkça artacak içimin sesi,bi inatlaşmaya dönüşecek,hayal dediğim garip şey beni hiç terketmeyecek...meğer 2 kişilik soğuk sivas otogarından daha soğukmuş onlar,yirmiler,sesler...

sana öyle ihtiyacım vardi ki güzel dostum,belki de sırf o gün için rab senin yollarını sivasla kesiştirdi...kim bilir,yaşanılan her olayın hikmetini kim bilir.yalnızlıkların,kalbe sirayet eden karmaşık duyguların,kırıkların,yaraların ve uzaak yolların hikmetini kim bilebilir...