
nerdeyim,mecburi...hüznümün kağıda düştüğü yerdeyim,yaşımın gözden taştığı,imtihan üzerine imtihanlar eklenirken,sabır taşımın çatlamaya başladığı yerde.mecburide.devlet dairelerinin karmaşasında kaybediyorum gençliğimi,umutlarımı,kimseler duymuyor.kavgam insanlar değil,devlete kafa tutacak kadar,karşıma insanları alacak kadar güçlü değilim.kader deyip beni oradan oraya sürükleyen zihniyete hayıflanıyorum.ve sadece tarihe kayıt düşmek geliyor elimden.şairin dediği gibi ben de hayata yazarak direniyorum.büyüyorum,büyüdükçe içimde bişeyler kırılıyor.yıllar geçtikçe sadece kırılıyor kırılıyor,tamir olan hiçbirşey yok bütün kırılmalara rağmen.bi yaprağa benzetiyorum kendimi o vakit,rüzgarın önüne kattığı karşı koymaya hali olmayan sapsarı solmuş bi yaprak.koparıldığı ağacı arayan ama dönmesi imkansız olan.her ağaç gövdesini koparıldığım sanıp sarıyorum kollarımı ona.ondan da ayırana kadar yeni rüzgar ,avunuyorum,avutuyorum kendimi yeni topraklarla,bana ait olmayan ağaçların kabuktan gövdeleriyle.kalbimin kapılarında sabahlıyor yine gurur,kapıyı çalışlarından uyutmuyor geceler.hergün yeni bi keder,hergün yeni bişeylere şahit oluyorum.yoruluyorum.ömrümün ilkbaharında,takatsiz kalıyorum yaşamaya.takatsizliği paylaşacak arıyorum,nefes alamadığımda,yer ve gök,arz ve arş üzerime doğru kapanmaya başladığında bi sahuru paylaşacak,bi iftarı beraber yapacak dost bulunmadığında,yalnızlığın rabbe mahsus olduğu gerçeğini tasdik eden kul oluyorum.bir küçük cezve halinde,ömrümün haritasına yeni yerler ekleme peşinde,kendimi yorgun bi derviş gibi buluyorum.sabır mı,öğrenene kadar,öğretene kadar rab bana,daha kimbilir neler gelecek başıma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder