14 Haziran 2008 Cumartesi

bir cumartesi nöbeti

haftasonu nöbetlerini nedense pek sevmiyorum.gerçekten acil olmayan yığınla hastaya poliklinik açık olmadığı halde bakmak zorunda olmak(çünkü kavga sevmiyorum) canımı sıkıyor.ve reçeteye 2 şurup yazdığım çocuğun babası soruyor.bunları içecek mi?donuyorum.içimden "hayır çiçeğin dibine dökeceksin çocuk öyle iyileşecek" demek geçiyor ama etik değil.ama içimden diyorum ve kimse duymuyor.gerçi hasta gittikten sonra personelime diyorum o da ekliyor "daha güzel koku verir çiçekler" insanlar mı garip yoksa hasta olunca mı garipleşiyorlar karar veremedim.esprili günler yaşıyoruz işte.burda yemeğimizi de kendimiz yapıyoruz,ve ahçımız da yok.yani kısacası 112 personeli aynı zamanda ahçılık da yapıyor.bugün menüde saç kavurma var.

insan 3 günde bir nöbetçi olunca,(size garip gelse de nöbette saç kavurma falan yapmak,yemek)nöbeti zevkli hale getirmek gerekiyor.zevkli ve çekilir.çünkü ilerleyen saatlerde insanı ne gibi sürprizler beklediği belli olmuyor.bazen bi çıkış kocaman bi kaza ya da doğum,saatler sürebiliyor.112 yi seviyorum,çünkü hayat gibi,sürprizlerle dolu.bazen çok acı,bazen çok tatlı...

Hiç yorum yok: